The Bike Magazin internet dergisinde ekim ayında yayınlanan kazdağları turumuzun haberi.
Eşpedal Kaz DAĞLARI

Konuk Mustafa İşçier
Boğaziçi üniversitesi tarih bölümü yüksek lisans öğrencisi.

Merhaba dostlar, ben bir pedalşörüm… Hem de görme engelli bir pedalşör… Bir görme engelli nasıl bisiklet kullanır?Diye söylendiğinizi duyar gibiyim…. Ama yanlış duymadınız…

Birçok dilde tandem “ikili bisiklet” olarak adlandırılan özel bisikletler ile bunu yapmak mümkün…

Bizim eşpedal olarak tanımladığımız ikili bisiklet; çift selesi, çift gidonu ve çift tahrik ünitesi ile engelli engelsiz yol arkadaşlığını eş güdümlü hareket ve denge unsurlarını, eşit özveri ve emek ile bisiklet üzerinde pekiştirmenin aracıdır…

Kısaca tanımlayacak olursak: eşpedal bisiklet işlevi bakımından görme, işitme ve bedensel engellilerin denge ve kondisyon gelişimlerinin yanı sıra, sportif faaliyet ve sosyalleşme sürecini bir arada yürütmeyi amaçlayan mobil rehabilitasyonun ve sosyal adaptasyonun aracıdır…

Birçok gönüllü arkadaşımızla başlattığımız eşpedal projesi, engelli engelsiz bisiklet tutkunu bireyleri bir araya getirmek, sağlam uzun süreli dostlukları bisiklet üzerinde yol arkadaşlığı ile pekiştirmek gibi amaçlar taçıyor…

Bu bağlamda, anadolu’nun eşsiz güzelliklerini yerinde keşfetmek adına çeşitli tur ve organizasyonlar yapıyoruz…

Her biri birbirinden güzel ve anlamlı olan bu organizasyonlar, belleğimizde hayatımız boyunca unutamayacağımız şekilde izler ve birbirinden güzel anılar bırakıyor…

Öyle ki, geçen kaz dağları’ndaki ekofestival’de konser veren etnik bant ve cümbüş cemaat müzik guruplarının şarkıları halen kulaklarımda çınlıyor…

Neyse fazla uzatmadan beni her yönüyle çok ama çok etkilemiş olan kaz dağları ekofest 2015 turundan bahsetmek istiyorum… Toplam220 km yol yaptığımır bu turda, yüzde 15 eyimlerin, zorlu toprak ve patika dağ yolarının olduğu uzun parkurlar aşıldı…

Yol çok zorluydu fakat, turun amacı ve ekibin yol arkadaşlığına ve eşpedalca bisiklet tutkusuna duyduğu inanç dağları bile dize getirdi…

19-23 ağustos arası yapılan etkinlik kusursuz bir şekilde tamamlandı…

Kısaca turun amacını vurgulayacak olursam,
Kaz dağları’nda pervansızca sürdürülen madencilik faaliyetlerine dur demek, gözü dönmüş sermayenin doğayı talan etmesi ve ağaç kıyımına yol açmasını protesto etmek amacıyla oradaydık… Nitekim, bu kutsal amaç da yol boyunca bizi motive etti diyebilirim…

Tur öncesi:
Bu bölümde, tur öncesinden aklımda kalanları paylaşmak istiyorum…19 ağustos çarşamba sabahına saat 07.00’a ido’dan bandırma’ya çıkartma yapmak için bilet almışız… Her türlü teknik hazırlık tamam, yalnız saatin beşinde kalkmamız kadıköyün orada marmaday’ın ayrılık çeşmesi durağına gelmemiz lazım en erken saat 06.00’da kalkan metro var… Millet tatlı uykusunda… Sabahın körü… Yani ben Safa ve hakan abi ile iş başındayız… Metroya biniyor, ido için yeni kapı’ya geliyoruz, burada atakan ile buluşuyor ve vapura biniyoruz…

Tur esnası:
2 saat 15 dakika süren feribot yolculuğumuz sonrasında, bandırma’ya çıkartma yapıyoruz. Demir atları dizginleyip, yola koyuluyoruz. İlk hedefimiz gönen.40 kmlik yol alıyoruz… Yol hafif düzlük ve yorucu değil. Nihayetinde, 2 saatlik parkuru tamamlıyor, gönen’e varıyoruz. Ekipçe biraz dinleniyor, karnımızı doyuruyoruz. Tabiki gönen’e gelmiş, öşmerim yememiş olmaz Birbirinden güzel meyve tanecikleri dondurma ile buluşuyor, öşmerimin eşsiz lezzeti elbette dondurma ile yolun hararetini ve yazın sıcağını unutturuyor.Bir de höşmerim yediğimiz yerde, tesadüfem tanıştığımız bisikletli dostumuz cengiz abinin tatlı sohbeti ve gönen çıkışına kadar bize refakati unutulmaz bir anı doğrusu…

Yolcu yolunda gerek diyoruz nihayetinde, demir atları koşuyoruz. Gönen yenice yol ayrımı, bu sefer zorlu parkur başlıyor, 55 km tırmanış.Kaz dağları göründü. Gönen çayının sesi çoşkun akışı taaa yoldan duyuluyor, bu sese kayıtsız kalamıyor, çaya iniyoruz. Çayın akışını yerinde dinliyor , serin suyun tadını çıkarıyoruz…

Bu turda suyun gurmesi oldum diyebilirim… Yolda rast geldiğimiz çeşmeden su içiyor, el yüz yıkayıp ferahlıyoruz. Yükselti arttıkça doğal olarak sular soğuyor ve tadları bir öncekinden kat ve kat daha güzel oluyor….

Hele ki çakır köyü yakınlarındaki çam ve kekik tadı yanı sıra her iki aromanın kokularını da içeren bir su var ki sormayın! Eşsiz bir tad ve koku barındırıyor…

Neyse, uzatmayayım… Akşam üstü konaklayacağımız kayatepe mevkisine geliyoruz.. Çanakkale’nin yenice ilçesine bağlı bu köyde, köy kahvesinde ahaliyle selamlaşıyor, sohbet ediyoruz…

Köylüyle halleştikten sonra, konaklayacağımız kamp alanına geçiyoruz, çadırlarımızı kurup, derin uykulara dalıyoruz…Yıldızlı gecenin kuytusuna bıraktığımız yorgunluktan sıyrılıyor, neşeyle doğan güneşi selamlıyoruz. Kısacası bol pedallı olacak bir günün sabahına uyanıyoruz.. Hamdi efendi beldesinde, kahvaltı yapıp, edremit’e yola koyuluyoruz.

Şimdi izleyeceğimiz parkur, düne nazaran daha kolay.İnişli çıkışlı bir yol.Yolda, yine muhteşem tad ve serinlikte çeşmeler yanı sıra yeterli olgunlukta böğürtlen ve şeftali ağaçları var.Helali hoş olsun hepsinden teker teker tadıyoruz. Epeyce yol aldıktan sonra, gülsüm ana konağına geliyoruz, avlusunda, çark köşesi bulunan nostaljik bir mekan. Burada, soğuk ayran yanı sıra gözlemeleri afiyetle götürdükten sonra, edremit’e varmak üzere yollara düşüyoruz.

Bu kez yolda, enteresan birşey oluyor.Ondan bahsetmeden geçmek istemiyorum… Biz safa ile yokuş aşağı tandem ile yardırırken, hakan abi şapkasını eline almış, yarış atına binmiş jokeyler gibi atın kalçasını kamçılarcasına şapkasını bisikletin götüne vura vura geçiyor.Betimlenen tabloya yol boyu çok güldük diyebilirim.Neyse uzun süren bir maraton sonunda, edremit altınoluk’a geliyoruz…

Burada, ekibe katılacak deniz ve şevket’in akrabası olan ilyas abinin evinde konaklıyoruz. Akşama mangalda sardalya var. Hem balıkları afiyetle götürüyor, hem de ilyas abinin doyumsuz sohbetinden nasipleniyoruz…

İzmir ekibini beklemeye koyulurken, altınoluk’u geziyoruz. İzmir ekibi gelince, vakit kaybetmeden ekofestival alanına yani kaz dağlarını yeniden tırmanışa geçiyoruz.Toplamda 25 km olan yol, genellikle dik yamaçlar, keskin virajlı toprak yoldan oluşuyor… Yol üzerinde, narlı köyü var.Yorucu bir parkur nihayetinde, çoşkun akan bir şelale önünden kamp alanına varıyoruz….

Eşpedal, kamp alanı ve eve dönüş

Eko festival’e bisikletler ile girişimiz çok muhteşem oluyor, onlarca göremediğim ama hissettiğim tebessümlü bakışlar bizi karşılıyor.Çadırlar kuruluyor,gece yaklaştığı için kamp ateşi yakılıyor.Gecenin ilk ışıklarında, binlerce yıldız kaz dağlarının doruklarında dansederken, bir insan ummanı ateş etrafında toplanıyor, ard arda konser veren ) kararsızlar, etnik bant, cümbüş cemaat ve zeybekler( adlı müzik guruplarını coşku ve heyecan içinde yer yer eşlik ederek dinliyor…

Eğlencenin tavan yaptığı geceler ardından, birçok panel ve forum düzenleniyor, ağacın, suyun kısacası eko sistemin önemi anlatılıyor.Merak edenler için mandala ve ritim atölyeleri veriliyor.Kısacası, doğal bir laboratuvar olan eko sistem bu kamp aracılığıyla yerinde keşfediliyor.Aslında, biz bisikletliler mobil gözlemciler olarak doğa insan etkileşimini yollarda kamplarda daha iyi gözlemliyoruz.Toprak ananın bağrında geçen günleri her eve dönüşte arıyoruz.Beton yığınları arasında yeni turlara yeni doğal güzelliklere doğru pedal çevirene dek yeni turların yeni arkadaşlıkların umudu ve hayali ile yaşıyoruz…

Bir sonraki turumuz eylül 2015 kapadokya bisiklet festivaline olacak. Türkiyenin birçok şehrinden gelecek olan eşpedal ekipleri önce yarış parkurunun tozunu atacak yarış sonrasında ise bisikletle kapadokyayı gezecek bir sonraki sayımızda size kapadokyayı yazacağız. O güne kadar sağlıcakla pedallayın.